Kuzguncuk Seyahati

Günlerden çarşambaydı, evde mantı yemiştim iki tabak ağzım nasıl da sarımsak kokuyordu kendimden rahatsız olmuştum, tam o kokuyla kendimi başbaşa bırakıp yatağıma uzanıp keyif yapmaya başlicaktım ki Nazlı Koç aradı. Kuzguncuğa gittiklerini orada fotoğraf çekeceklerini söyledi, apartopar hazırlandım, babam taa Üsküdara kadar bıraktı arabayla, aklına esti diyelim yaptı işte. Hava güzeldi pek soğuk yoktu Kuzguncuk tenhaydı. Onları sokakta duvar dibinde yakaladım Cansel Anıl ve Nazlı bir de yanlarında kuzenleri vardı. dolandık durduk Kuzguncuk korunan biyer heralde hala eski evler duruyor ama entel olmuş doğallığı kalmamış yazık olmuş. Bir sokağa girdik ki orada bayağı bir uzun süre kaldık, pazardan dönen teyzelerin torbasını taşıdık, heralde kuzguncukta hep yaşlılar var sürekli bi sevkiyat halinde torba taşıtıp gençlere dua ediyolar, biz de aldık duamızı neyse ki. Sonra bayağı bir kare fotoğraf çektik dönüşte karnımızı doyurmak için Fethi Paşa Korusuna girdik sonra önce deniz kabardı ardından gök gürültüsü fırtına ve yağmur. Kuzguncuk'tan Üsküdara kadar yağmur altında yürüdük Üsküdara vardığımızda fırtınanın şiddeti daha da arttı, Üsküdarda artık sırılsıklamdık ve üşüyorduk kalabalık bir otobüse bindik tıklım tıklım bir yolculuk sonunda kurumak üzere eve vardık yani herkes kendi evine. Geriye güzel kareler kaldı diyip güzelcene de bitireyim cümlemi. Bir de Fethi Paşa Korusundaki Kahkahalar... Fethi Çakmaktaşlar ve çubuklu türbanlar.