bir kaç küçük gerçek

sana gerçekleri söyleyeceğim
hayatın ile ilgili bir kaç küçük şey.
bilmiyorum,
neler değişecek hayatında ?
piç olduğunu öğrenince
ya da
velinimetinin bir hırsız olduğunu.
ama sen ayakta uyuyorsun dostum.
hayatın doğumundan beri bir porno.
fırtınalarda ölmek de senin için,
karnını boydan boya yarmak da.
son sürat giden bir trenden ata
caklar seni,
parçalanman için.
asıp asıp diriltecekler direnme diye.
sen hep çabucak alışıp beğeneceksin
bakacaksın görmeyeceksin.
farkındalık diye yedirecekler küstahlıkları
hoşuna gidecek
ama
şimdi vaz geçtim bu gerçekleri sana söylemekten fena halde
bak işine diye

koma

geçensene bugün,
16 Eylül 2008
tam pansiyon bir vatan borcu
işte terhis belgem elimde
uçakta akdenizin en doğu köşesine havadan bakıyorum şimdi
İstanbul'a yaklaşmanın huzuru var
bir de zihnimin donduğu süreyi geride bırakmamın burukluğu
Mersin var
gezdiğim yedinci
sevdiğim ikinci şehir
ne izmir'in havadaki burunları
ne antalyanın popoları
ne de ankaranın bürokratları
ne oldum şimdi ben vesveseleri
o işin ne kadar boktan bir iş olduğunu bile bile
vatanı seve seve
beş dakika sonrasını düşünmene bile gerek duymamak
önünde hazırdan tas tas yemek
otobüstekinden daha dehşet fakat daha dost bir ter ve ayak kokusu
aile hasreti
belki de koma hali
evet koma bu herhalde
her erkek hayatının bir döneminde komaya giriyor
üniforma giyerek
ha ha
ailen baş ucunda aslında ama sen onları duyamıyor göremiyorsun
yemin töreni az da olsa uyanık kaldığın bir zaman dilimi
2 saniye veriyorum
5 ayda 15 ayda 2 saniye
5 ayda 15 ayda tüm gerçekler
hangi şehirde ödeniyorsa bu borç
o şehri tanımak
dağı ve taşıyla
deniziyle toprağıyla
feodaliyle
ulusalıyla
gazisiyle
kahramanıyla
git
gel
zihnini kapa
kafanda bitir
beyninin yıkanmasına izin vermeden
geri dön işte
"bazısı anısıyla"
"bazısı anasıyla"

sen de git

bazen,
başkalarının çöpleri,
başka birilerine hazine olabiliyor,
tıpkı,
ülkesinde yaşayanların ,
başka ülkelerin düzenlerine öykündükleri gibi.
ecnebilerin peşinden gitmek gibi,
esmerlerin sarışınların peşinden gitmesi gibi hatta.
ne acizlik,
toprağından kendi iradenin zayıflığınla gitmek,
toprağını başkasının süngüsüyle terk edenlerin kabarık göğüslerin
in altında ezilmek,
denize dökülenlerin göz yaşlarına kulaç adıp gitmek.

masa lambamla başım dertte

masa lambam arkamdan iş çeviriyomuş gibi geliyor bana
ne zaman işime dalsam
tepemde dikilip kulağıma küfürler saydırıyomuş hissine kapılıyorum
fişini çekersem sanki bana kızıp yüzüme tükürecekmiş gibi bakıyor
hiç yüzünü buruşturup üzüldüğünü görmedim
hep dik başlı benden hep yükseklerde
ben kambur halimle çalışırken o tepemde
beni koruyacağına arkamdan iş çeviriyor
ben ne zaman ona baksam
o başını çevirip başka yere bakıyor

onun gibi düşünebilirim


gökgürültüsü ile karışan miyavlaması,
"arazimden defol" der gibiydi.
kara tüyüleri ve gözleri ile birleşen,
o miyavlama gece gürleyen gökden daha korkutucuydu
su içmek için su kabına doğru hamle yaptı
her zaman takip edilen ben olurken
bu sefer o takip ediliyordu gözlerimle
suyunu içti
uyurken masumdu
rüyasında tırmalıyordu şimdi göğsümü