Bahar Dönemi Maslak Turları


1. Gün
Taksim metro durağında 08:00 buluşma. Akbil, jeton işlemlerinin ardından ilk gelen metro ile Maslak yönüne gidiş. Yerel saat ile 08.30’da Atatürk Oto Sanayi İstasyonuna varışın ardından yürüyerek panoramik Maslak turu. Görülecek yerler arasında; Atatürk Sanayi Sitesi blokları, HSBC binası, Mashattan Blokları, 42 Maslak Şantiyesi ve kule vinçler bulunmaktadır. Tur sonrası esnaf lokantalarına transfer. Geceleme için evlere dağılıyoruz.

2. Gün
Sabah kahvaltısının ardından tam gün serbest zaman. Arzu eden misafirlerimiz ekstra olarak düzenlenecek olan  sanayi sitesi turuna katılabilirler (2 avro). Bu turumuzda kaportacılardan oto elektrikçilere, lüks araba koltuklarına oturan yağlı tulumlu çıraklar ve kalfalardan ilginç yedek parçalara kadar pek çok güzellik de görmeniz mümkün. Ayrıca cumadan çıkan sanayi esnafı cematine de denk gelmeniz durumunda keyifli anlar yaşayacaksınız. Mashattan'a vardığımızda bölgenin en yüksek tepesi olan Saphirre manzarasını seyretmeye doyamayacaksınız. Sisle kaplı olduğunda seyir zevki bir başka oluyor. Kısa bir yürüyüş ve fotoğrafların çekimi için serbest zamanın ardından MaslakEye adındaki şantiyedeki en yüksek kule vince çıkıyoruz, burada tüm Maslak ayaklarınızı altında olacak. Tur bitiminde isteyenler metroyla evlerine dönebilir.

3. Gün
Sabah kahvaltısının ardından tam gün serbest zaman. Arzu eden misafirlerimizle ekstra olarak düzenlenecek olan  yakın bölgelerdeki Kanyon ve Harry Potter Ateş Parçası filminin çekildiği İstinye Park turuna katılabilirler (20 Avro). Bu turumuzda gönlünüzce alış-veriş yapabilir öğlen yemeğinizi yiyebilirsiniz. Günün bir başka görülmesi gereken mekanı ise bölgenin ünlü fotoğraf sütüdyoları olacak. Daha sonra arzu eden misafirlerimiz İTÜ Maslak Kampüsünü ve kışlayı uzaktan görebilir orman havasını içlerine çekebilirler. Tur bitiminde serbest zaman. Geceleme evlerinizde.

4.Gün
Sabah kahvaltısının ardından serbest zaman. Arzu eden misafirlerimiz rehberimizin düzenleyeceği ekstra turlara katılabilirler.  Bu tur dahilinde inekleri ile ünlenen Maslak Emine Teyze Hayvanat Bahçesini gezeceğiz. Metronun son seferine bağlı olarak Taksim'e yerel saat ile 23.00'de varış ve turumuzun sonu.

Devrim de yapamadınız siz!

Babamla yaptığımız olağan yapı market gezimizi gerçekleriştirirken kendimizi bahçe bölümünde bulduk. Bahar geliyor ya illa o tırmık ve kürek alınacak, apartmanda yaşıyoruz baba balkonda da saksılar için alete edevata gerek yok diyorum içimden. Yoksa apartman bahçesi için mi bu aletler? Yok canım. Zaten o bahçe de apartmanın ortak malı sana ne oluyor derdim bir de işte kendime güvenim böyle dev marketlerde kayboluyor, saçmalıyoruz bazen, gerçi kedndisi bu yıl apartman yönetimine el koyarak bahçeyi sahiplendi ama bu kadar da ileri gitmesini istemiyorum. Marketi aile ile gezerken hemen ergen kılığına giriyorum, yanaklarımı yiyip gözlerimi kısıp soğuk soğuk bakıyorum etrafa, kim takar beni bu hallerle işte. Bu arada apartman yönetimine el koyduğu tarihi de çok iyi hatırlıyorum, bir 5 eylül gecesiydi eski yöneticiden defterleri kucaklayarak çıkardı, eski devrimciye kimse karşı çıkamaz tabi, ah be 16 numara nasıl da süt dökmüş kediydin o gece, ama ileride kimse ben 5 eylül mağduruyum da demez bu apartmanda, unuturlar bile. Her neyse konumuz o değil, konumuz ben bahçe bölümünde kaktüslere bakarken, neden kaktüs sempatim olduğunu da sorguluyordum o sırada, ama ilginç bir bitkidir sonuçta kendini koruma ihtiyacı duymuştur, dikenine katlanılması gereken en birinci bitkidir, (burada, gül ne yahu, yapay şey diyerek burun kıvırıyorum) Evet ben kaktüslere bakarken olan oldu zaten, babam arkamdan sinsice yaklaşıp ''saçın beyazlamış senin'' dedi. O dakikaya kadar kaktüslere gülümseyerek bakan ben bir anda beyaz bir toz bulutu içinde buldum kendimi, kan beynime sıçrayınca böyle oluyorum. Elimde en büyük kaktüsle babama dönüp 'sen kendi saçlarına bak' demedim tabi, çok anlamsız bir cümle olurdu eğer deseydim. Bazı anlar vardır, kelimeler boğazınızda düğümlenir, işte öyle hissettim ben de. Biliyorum saçımın beyazladığını ve bunu kabullendim, züğürt tesellisi olarak gayet de olgun gösterdiğini biliyorum, of umurumda değil neyse. Yapı marketin bahçe bölümünde yemyeşil bitkilerin, rengarenk çiçeklerin arasında huzuru bulmam kolay oldu neyse ki. Sonra babama dönüp ''devrim falan da yapamadınız ya, zaten arkadaşların da doktor olup Amerika'ya falan gitti'' dedim. Arabaya almadı beni, taksiyle döndüm eve. 

İki zaman arasındaki farkı bulunuz

Çocukken okula gitmemek için hasta numarası yaptığımız, o yalancı, o sözde karın ağrısına arkadaş gibi sarıldığımız geçmiş zamanlar ile bugün büyüdüğümüzde, kendimize konduramadığımız hastalıkları umursamamak uğruna, işimize ve mesleğimize sımsıkı bağlandığımız, yani bir nevi küçüklüğümüzde kaçtığımız o okulla kucaklaşmaya karar verdiğimiz şu günler arasında bir yolculuğa çıktım az önce.

Bir mal olarak uyumak!

Neydi hani gece insan olarak uyuyup da sabah bir haşere olarak uyanan delikanlının adı? Hah biliyorum biliyorum, sizi sınadım sadece haddim olmayarak. Çok uzun süredir sabahları kafamda bu sahneyle uyanıyorum; memleket meselelerinden tutun da kendi içsel sıkıntılarıma umursamamanın tek yolu sabah bir böcek olarak uyanmaktır herhalde, sabah kalkar kalkmaz fıtı fıtı mutfağa gidip biraz kırıntı yersiniz sonra bıdı bıdı salonda koltuğun altında uyursunuz, sonra biraz daha kırıntı yer sonra yine uyursunuz, evde kedi olmasın ama o tehlikelidir sizle oynar da öldürür falan, eklem bacaklı için ne felakettir. Her neyse sizi haşerat olarak uyandırmak Allah'ın bileceği iş. Haşa ona ortak koşmak olmaz Kafka bunu yapmıştır sonra ne olmuştur, yemeden içmeden kesilip 30 kiloda ölmüştür canım benim. Baktınız böcek değilsiniz sabah, hiç olmazsa mal olarak uyanayım da ülkemde olup bitene aldırmadan akşamı edeyim diye düşünürsünüz o halde. Bu da bir nebze kurtarır. (nebze demeyi sevmiyorum, vintage demeyi de sevmiyorum ayrıca)

Böcek canım yaa


Ben tabi yine bu sabah asil bir kent soylu olarak uyandım sisli puslu İstanbul sabahına, evim Kadıköy'ün 1600 blok doğusunda olduğu için -çocukluğumdan beri hep bir New Yorklu gibi adres tarif ederim- sabah çok erken kalkmam gerekiyor. Düşünün gazete almak istesem bakkallar bile kapalı oluyor o saatte ki akranlarım gibi elimde gazeteyle ofise girmeye hep özenmişimdir. İş yerim Maslak'ta, size burayı ilerleyen yazılarımda uzunca anlatırım, hatta Maslak üzerine güzel, parlak, faydalı bir yazı yazılabilir bile.

Günün güzel geçmesinden umutluydum sabah o yüzden kahvaltımı yaparken kendimi Oya Küçümen sesiyle hayal ettim, kahve, sandviç isterken hep böyle bir sevimlilik abidesi şeklinde elimde balonlarla dolaşabilirim diye. İşe yaradı tanrı bana Oya Küçümen sesi bahşetti yeni yılın ilk çarşambasında. Yılın ilk çarşambası diyorum, benim için ilk ve son fark etmez aslında, sıkı sıkya bağlı olduğum, beni ben yapan yemek kartım dolu olsun yeter, bunun gerçekleşmesi için ayın herhangi bir günü ilk olabilir. Ben bir de bu blogu hayata döndürmek için bugünü seçtim. Blogu açıp işlerden güçlerden bir Tarık Akan boyu yol gidememek beni çok üzmüştü, ama ilerleyen zamanlarda ya da her gün burayı boş bırakmamak adına uğraşacağım didineceğim.  Yeter ki siz sevinin mutlu olun diye. Şimdilik bu kadar hadi kaçtım ben Muhteşem Yüzyıl'da İznik çinisi rolündeyim izlersiniz.

Küçük anılarınızın devleştiği güzel evrenler var.

Geçmişinizden kalan fotoğraflar ve objeler, hala yanı başınızda durdukça zaman makinasının icadı sizi pek ilgilendirmez aslında. Bebekliğinize ait olan ve dostlarınızla paylaştığınız bir fotoğrafın hikayesi bile kalabalıklar tarafından bağıra çağıra anlatılan küresel çılgın geçmişten çok daha büyük bir yer kaplar karşınızdakinin belleğinde. Çünkü önce size ait olan o küçük dev hikaye artık onun da özelidir. İlgi çekmek kadar basite indirgenemeyecek kadar önemlidir çocukluğunuzun ya da çocukken oynadığınız oyuncağın fotoğrafını ortaya sunmak. Bu eylem geçmişinizi cömertçe paylaştığınız kişiyi daha değerli kılar ve tüm dünyanın bildiği kakafonik geçmişten sizi sıyrılarak belki de size özel bir geçmişin kapılarını açmış olur, işte tam da burada paralel evren denilen kavram mükemmel bir hoş geldin partisi vermek için sizi bekliyor olacaktır.


Hikayelerin hikayeleri takip ettiği bu paralel evren yolculuğunda anlarsınız ki kocaman görünen korkunç dünyanın geçmişi, sizin iki fotoğrafınızın yanında havası sönüp gitmiş, büzüşmüş bir balon gibi kala kalmıştır, anılarınızın şişirdiği o kocaman balon ise sizi farklı zamanlara götürmek için hizmetinizdedir artık. Geride basmakalıp basit düşünceleri bırakıp keyfini çıkarın, kendi evreninizin küçük lokal belleği dipsiz küresellikten hep daha hoş olmuştur, gelecekte de olacaktır.