İçimdeki Prens

Küçük Prens geldi nefes nefese, sıkılmış bunalmış. İçindeki çocuktan açıldı konu.'Yaşatsan ne olur yaşatmasan ne olur' dedi. Heyecanla dinlemeye başladım, konu derindi, klişe bir konuydu ama onu bozmadım. Nasıl olsa geyiğe dönmeden olgunca kapanacaktı. Evet, diri tuttuğum her yıl daha da eziyet çekiyor diye ekledim. Sistemin baskısına değindi. 'Bu sistem var ya bu sistem beni bile kemiriyor ki içimdeki o veledi ne yapmasın'. Ben, o içimdeki çocuğu ekmek almaya yolladığım zaman sokaktaki oyuna dalmalı yemek soğumalı, onu azarlamalıyım ama yinede başını okşayıp beraber yemeğe oturmalıyız. 'Ama olmaz ki, ekmek almaya gittiği zaman hemen gelmesi lazım ki diğer ekmeği de almak için vakit olsun'. diye cümlenin sonunu getiriken yoruldu.

Bana geldiğinden beri bakışıyoruz.

Bu arada kahve demlenmişti. 'Ben içmem' dedi, niye dedim, 'Bıyıklarım çıkar da ondan dedi'. Yapma ya şaka mı bu? 'Evet şaka, koy koy bana da koy'.

İçimdeki çocuğun kahve içme isteğini bıyıkların çıkar diye geri çevirmek de o çocuğu diri tutabilir. Değil mi? Küçük Prens. 'Evet hocam aynen öyle' diye cevap verdi. Sisteme geri döndük. Saçma sapan zamanlar geçiriyoruz ikimiz de, sabah gün ağırmadan uyanıp İstanbul trafiğinde toplam dört saat geçiriyoruz, ne için? Eve ekmek getirmek için. Tek kale maçta kaleci olmayı bile tercih ederim Küçük Prens. 'Uyuyorum galiba' dedi kahvesinin sonunu getirmeden. Çocuk işte.

Ama uyumadı direndi, çocuklar direnir çünkü. Çarklara direnirler. Kişilerin hatalarını ve aptallıklarını yüzlerine vururken de çekinmezler biliyor musun? Sen de böyle misin? 'Evet mesela sen tam bir aptalsın' dedi bana. Şaşırdım, kızmadım. Doğru söylüyordu, Kendime dışardan baktığımda tam bir malım. Ne yapıorum ki, Her ay başı banka hesabıma maaş yatması için yakıyorum kendimi. Bunun aksi de aptallık aslında ama bu sefer kendine dışardan değil çok yakından dibinden bakabiliyorsun. Diri bir çocuk böyle yapmalı dostlarına ya da dostu olmayana da acıyı, hataları, aptallıkları söylemeli. Ama ben neden susturuyorum? Çünkü işin içine çıkarlar giriyor. İster istemez kemiriyor çıkarlar, ben sana böyle yaparsam sen de bana böyle böyle böyle.

Sevgili Küçük Prens ben içimdeki çocuğu yaşatmak için uğraşmayacağım, çünkü gerçekten çok zor, ya küçüleceğim ya da kocaman olup arada bir yapmak istediklerimi sana yaptıracağım.

Gözlerimiz kapanıyor, yoruyor bunun sohbeti bile. Küçük Prens bile o naif, sevgi dolu minik bile bizi sistemin içine dahil etmek isteyenlere diyor ki. 'Hepsinin alnına kafa atasım var'. Destekliyorum. Destekliyoum da nereye kadar? Bak yine içimdeki çocuğun parka gitme isteği geldi, ama nasıl olur, yorgunum, şimdi çıkarsak kimbilir ne zaman döneriz, yarın iş var güç var, gel uyuyalım Küçük Prens ne dersin? O ve içimdeki velet ne ders çalışır ne evde otrmak ister. İkisini yolladım dolaşsınlar biraz ben de dinlenirim biraz olsun. Zorlu bir iş günü beni bekler. Belki de bunların hepsi bir gün biter de sen, ben bizim Küçük Prens çıkarız minik gezegene. Yeter gayrı.