SANIK SANDALYESİNDE KAPİTALİZM VAR











Şirket egemenliğinin Amerikalıların (ve doğal olarak dünyanın geri kalan ülkelerindeki insanların) üzerindeki mahvedici etkisi. Ama bu sefer, sanık General Motors’tan çok daha büyük ve suç mahalli de Michigan’daki Flint kasabasından çok daha geniş bir alanı kapsıyor. Orta Amerika’dan tutun da Washington’daki iktidar salonlarına ve Manhattan’daki küresel finans merkezine varana kadar, Michael Moore sinema seyircilerini bir kez daha keşfedilmemiş topraklara götürüyor.
Michael Moore’un Kapitalizm: Bir Aşk Hikayesi filmi hem mizah hem de öfke barındıran bir yaklaşımla tabu haline gelen soruyu irdeliyor: Amerika’nın kapitalizme duyduğu aşk karşılığında ödediği bedel nedir? Yıllar önce, bu aşk çok masumane gözüküyordu. Ama günümüzdeyse, aileler bu bedeli işleriyle, evleriyle ve birikimleriyle ödemeye devam ettikçe, Amerikan Rüyası daha çok bir kabus gibi görünüyor. Moore, izleyicilerini hayatları tepe taklak olan, sıradan insanların evlerine götürüyor ve bu duruma yönelik açıklamaları Washington’da ve başka yerlerde arıyor. Elde ettiği bulgular ise zıvanadan çıkmış bir aşk macerasının belirtileriyle tamamen aynı: Yalanlar, istismar, ihanet... Ve her gün işini kaybeden 14.000 insan.