KIŞ ESKİDİR

İstanbul için gayet normal bir kış. Gerçek İstanbul kışı. Kısa süreli fakat can yakan ama korkudan uzak bir mevsim normali. Çocukluğuma denk gelen kışları hatırlıyorum da babamın dizlerine kadar gelirdi karlar saçakların altından yürüyemezdik kafamıza buz düşecek diye. Ama asla korkmazdık, yolda kalırız diye telaşa kapılmazdık. Ortalığı ayağa kaldıran haber bültenleri ve hava durumları yoktu. Kasımpaşa'dan Vefa'ya boza içmeye giderdik de hiç bir panik yapmazdık. Ya biz cahildik ailece ya da yirmi yıl önceki kışlar pek bir masumdu. İstanbul'da yaşayan halk yirmi yılda çok mu tropik oldu? diye düşünüyorum. Cevabını bulamadım ama İstanbul'un iki üç günlük kışı o kadar şey öğretir ki insana.
Doğunun kışından kat kat daha az yaşasak da soğuğu yine de size Kars'ı ve Ardahan'ı hatırlatır adeta kış demosudur. Halinize içiniz buruk da olsa şükredersiniz. Okulalr tatil olur havalara uçarsınız. Doğunun kışında okulların hiç tatil olmadığını duyduğunuzda köşeye oturup sessizce pencereden yağan, sokağınıza serpilen pudra şekerimsi karı izlersiniz. Kar yağdığında sokağa çıkılır, taptaze oksijeni ciğerinize çekersiniz, üşürsünüz evinize dönersiniz, üşüyüp evine dönemeyenleri beslersiniz. İstanbul'da kış kıştır öcü değildir. Kış geldiğinde uzaylılar saldırmış gibi davranmak nereden çıktı? Kar yeni nesil bir tembellik bahanesi mi oldu? İstanbul kışı sever istanbul soğuğu sever kendini yeniler. İstanbul'u tanıyanlar ile tanımayanlar ayrılır. İstanbulun kışında yoksul ve zengin de ayrılır. Kış yoksullar içindir. Yazın herkes don gömlektir. Kışın yalnızca yoksul don gömlektir fark edilir. Etmeyenler de kışı sevmez. Özellikle de üç günlük hızlandırılmış İstanbul kışını.